31 Mart 2014 Pazartesi





Mehmet Ruhi Arel (1880-1931)

1900’de Bahriye Mektebi’ni teğmen rütbesiyle ve mühendis olarak bitirdi. Bir yandan görevini yaparken bir yandan da Sanayi i Nefise Mektebi’ne (sonradan Güzel Sanatlar Akademisi) devam ederek 1909’da üstün başarıyla mezun oldu ve aynı yıl Paris’e gönderildi. Ruhi Arel, Hikmet Onat ve Ali Sami Boyar ile birlikte bu dönemde devlet tarafından öğrenim için yurtdışına gönderilen ilk sanatçılardandı. Paris Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nda Fernand Cormon’la beş yıl resim çalıştı. 1914’te Türkiye’ye döndü, aynı yıl Sanayi-i Nefise Mektebi’ne resim öğretmeni olarak atandı. Bir süre sonra buradaki görevinden ayrıldı, çeşitli okullarda ve Bahriye Mektebi’nde re sim öğretmenliği yaptı. Bu yıllarda, 1914’te kendisiyle birlikte Türkiye’ye dönen bir grup ressamla Osmanlı Ressamlar Cemiyetı’nin kuruluş çalışmalarına katıldı.

Paris’teki eğitimi sırasında sağlam bir desen bilgisi edinmiş, gerçekçi renklerle. akademik bir anlayışta çalışmıştı. Türkiye’ye döndükten sonra yerel özelliklerden etkilendi. Yerel ve toplumsal içerikli, büyük figürlerden oluşan kompozisyonlar gerçekleştirdi. 1. Dünya Savaşı yıllarında, Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle Şişli’de kurulan atölyede savaş, askerlik ve kahramanlık konulu çok sayıda resim yaptı. 

Sağlam bir perspektif bilgisiyle genellikle koyu renkler kullanarak, bazen geniş fırça vuruşlarıyla, tuval üstünde kabartılı bir doku görünümü verecek tarzda çalıştı. Yaşadığı yıllarda İstanbul’daki sergilerin yanı sıra İtalya, Almanya ve Avusturya’daki pek çok karma sergiye resimlerini gönderdi. A.B.









                           Süleyman Seyyid

İkinci asker ressamları kuşağından olan Süleyman Seyyid 1842 yılında Üsküdar’da doğar. Babası Kartal Maltepe eşrafından Hacı İsmail Efendi, dedesi ise ünlü bir sedef kakma ustasıdır. Süleyman Seyyid ilk ve orta öğrenimini Maltepe ve Maçka Askeri okullarında tamamladıktan sonra Harbiye Mektebi’ne geçer. 1862 yılında teğmen olarak mezun olduğu bu okulda M. Joseph Schranz ve M. Gués onun resim yeteneğini fark ederler. Karakalem, suluboya ve yağlıboya resimleri beğenilince Abdülaziz döneminde Paris’te Türk öğrenciler için kurulan Mektebi Osmani’ye gönderilir. Mekteb-i Osmani’de Fransızca öğrenir ve Güzel Sanatlar Okulu’nda önce Gustave Baulanger ve Robert Flori, daha sonra da altı yıl Alexandre Cabanel atölyelerine devam eder. Süleyman Seyyid’in dikkatli çalışmasını geliştirmesine yardımcı olan Cabanel portrelere, günlük yaşam ve tarihi konulara ağırlık veren, akademik ve klasik anlayışı estetik anlayışa tercih eden bir ressamdır.
Süleyman Seyyid Paris’teki ilk yıllarında hocasının da etkisiyle tarihsel olayları resmetmeye yönelir. Arkadaşları doğallığı ve perspektifi önemsediği için ona ‘metrologiste’ -ölçülü- adını takarlar. O sırada Abdülaziz tarafından gönderilen Şeker Ahmet Paşa ve onlardan daha önce ailesinin desteğiyle gelmiş olanOsman Hamdi Bey de Jean-Leon Gerome, Gustave Boulanger gibi oryantalist sanatçıların atölyelerinde çalışmalarda bulunurlar. Dönemim sanat çevresinden etkilenen Süleyman Seyyid aldığı eğitim sonucu bir eseri için aylarca uğraşan ve gerçeğe uygunluğa önem veren titiz bir ressam olur. Paris’te sekiz yıl kalır ve resimlerini sergiler. Bu arada ‘Officer dé Academié’ madalyasını alır.
1870 yılında bir yıl İtalya’da kaldıktan sonra İstanbul’a döner. Bir süre Harbiye Mektebi’nde Osman Nuri Paşa’nın yanında çalışır, 1880 yılında bu okuldan ayrılarak Kuleli Askeri Lisesine geçer. Harbiye’den ayrılmasına Paris’teki öğrencilik yıllarından beri sanat konusunda uyuşmazlık nedeniyle anlaşamadığı Şeker Ahmet Paşa’nın da orada çalışması sebep olarak gösterilir. 1871-1903 yılları arasında Harbiye Mektebi, Kız Sanayi Nefise Mektebi ve Askeri liselerde resim ve Orman ve Maden Mektebi ile Tıbbiye Mektebi’nde Fransızca dersleri verir. Mekteb-i Mülkiye-i Şahane’nin ilk kuruluşunda ders programlarını düzenleyerek sanat eğitimciliğiyle Tanzimat döneminde Batılılaşma hareketine katkılar sağlar. 1910 yılında albay rütbesiyle emekli olan sanatçı 1881 yılında Elifba Kulübü’nün sergisine bir resimle katılır. Emekliliğinde Üsküdar’dan Sarıyer’e taşınır. Esprili, tarih bilen, eleştiren, filozofça görüşlere sahip, aydın kişiliğinin öğrencileri üzerinde de olumlu ve yapıcı etkileri olur. Öğretmenlik ile birlikte İstikbal ve Osmanlı gazetelerinde sanat yazarlığı ve çevirmenlik görevlerini de üstlenir. Perspektifle ilgili olarak yazdığı resimli ‘Fenni Menazır’ adlı kitabı ölümünden sonra basılır.
Sanatçı Üsküdar Nuhkuyusu’ndaki ahşap evde oturduğu yıllarda ‘Filozof’ adını verdiği eşeğine binip Alemdağ kırlarına gider ve resimlerini açık havada ya da atölyesindeki modeller karşısında yapar. Konularını güzellik kaynağı olarak gördüğü Üsküdar’dan seçer. Ancak Üsküdar’la ilgili resimlerinin çok azı günümüze ulaşır. ‘Leylaklar’ adlı ünlü natürmortu üzerinde çalışırken atölyesinde bayılan ressam bu eseriyle Paris Dünya Sergisi’nden madalya kazanır. Süleyman Seyyid’in çağının sorunlarını önemseyen, özgür düşünceli yapısı nedeniyle terfileri ve aylıkları gecikirmiş. Bu durumlardan dolayı kırgın ve küskün olur. Özellikle oğlu doktor Cevat Beyin ölümünden sonra çöker ve 23 Eylül 1913’te Sarıyer’de hayata veda eder. Ortaçeşme mezarlığında toprağa verilir.
Kaynak:Nalan Yılmaz
İncirler ,Tual / Yağlıboya (17 x 30 cm.)
yemisler
Derviş-1898 ,Kağıt / Suluboya (55 x 40 cm.)
dervis
Kayıklar, 1884 – 1885 ,Tual / Yağlıboya (27 x 46 cm.)
kayiklar
Natürmort ,Tual / Yağlıboya (43 x 60.5 cm.)
kavunlu naturmort
Şebboy, 1899 – 1900 ,Tual / Yağlıboya (55.5 x 38.5 cm.)
sebboy
Natürmort
naturmort
Fenerbahçe’den Peyzaj, 1906 ,Tual / Yağlıboya (32 x 55 cm.)
fenerbahceden
Laleler ve Fulyalar, 1900 – 1901 ,Tual / Yağlıboya (55 x 46 cm.)
laleler ve fulyalar
Portakal, 1904 ,Tual / Yağlıboya (33 x 46 cm.)
portakalli naturmort
Karpuz, 1903 ,Tual / Yağlıboya (32 x 45 cm.)
karpuzlu naturmort
Topkapı Sarayı İkinci Avlusunda Yaşmaklı Kadınlar, 1871 ,Kağıt / Suluboya (85 x 60 cm.)
yasmakli kadinlar

                                          Hikmet Onat 




1885 yılında İstanbul'da doğan Hikmet Onat, ilk öğreniminden sonra,
Heybeliada Deniz Harp Okulu'nu 1903 yılında bitirdi. Bahriye'den
ayrılarak İstanbul Sanayi-i Nefise Mektebi'ne girdi. 1910 yılında mezun
olup, resim üzerine açılan bir yarışmaya katılarak Paris Güzel Sanatlar
Akademisi'nde Fernaed Cormon Atölyesi'nde dört yıl çalıştı.
I. Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine yurda döndü ve Nişantaşı
Sultaniyesi'nde öğretmenlik yapmaya başladı.

Öğretmenliğine Güzel Sanatlar Akademisi'nde de devam eden Hikmet
Onat, 1922 yılında Güzel Sanatlar Cemiyeti'ne kurucu üye olarak katıldı.
Hikmet Onat, ilk dönemlerinde İstanbul'un deniz ve kır görünümlerini
renk ve ışık parlaklığıyla canlandıran resimleriyle tanındı. Eserleri Resim
ve Heykel Müzesi ile özel koleksiyonlarda bulunan sanatçının başlıca
yapıtları şunlardır: "Kandilli Sırtlarından", "Siperde Mektup Okuyan
Askerler", "Savaşa Giderken Veda", "Kabataş'tan Manzara", "Dikiş
Diken Kadın", "Derede Sandal", "Salacak", "Topkapı Sarayı",
"Kıyıda Gemi" vb.






                                                       





















  
  
  

                                     Ressam Halil Paşa


Ressam Halil Paşa 1857 - 1939

İlk asker ressamlarından olan Halil Paşa, Mekteb-i Harbiye-i Şahane'nin kurucularından Ferik Selim Paşa'nın oğludur. Sanatcı, Mühendishane-i Berr-i Hümayun"u bitirmiştir. Okulu bitirir bitirmez "yaveran" sınıfına alınarak sarayda görevlendirilmiştir. Mezun olduktan sonra askeri liselerde de resim öğretmenliği yapmıştır.

Halil Paşa Paris'e sanata, sevgisi ve bilgisi yüksek olan babasının teşebbüsü ile gitmiştir. Uzun bir süre Paris'te Leon Gerome'nin atelyesinde çalışmıştır. Sanat dünyasında Gerome, ünlü ressamlar yetiştiren bir oryantalist ve heykeltıraştı. Türk ressamlarından Şeker Ahmet Paşa ile Osman Hamdi Bey ve Seyyit Bey, resim sanatının sihirli dünyasını onun vasıtası ile tanıdılar. Halil Paşa, Gerome’un çok takdir ettiği bir Türk ressamı idi. Gerome, Türk öğrencileri ile bir araya gelerek türk kahvesi içtikleri ve ressam Galip Bey'in anlattıklarına göre Gerome, Halil Paşayı çok sevmiştir.
Halil Paşa’nın Paris ile ilgili, göğsünü kabartan bir anısı da daha sonraki yıllarda teşhir edilmiş bir tablosuna verilen madalya olmuştur. Her ne kadar daha sonra ödüller alan eserler yapmışsa da Halil Paşa’nın anısında Paris Sergisi’nde teşhir edilen eserinin yankıları ömrü boyunca unutulamamıştır. Halil Paşa’nın yurt dışında sergilenen eserlerinden son madalya da, Viyana’da açılan uluslararası bir sergide "Mme, X" in potresi adlı eseriyle altın madalya alan bu eseri Güzel Sanatlar Akademisi satın alarak müzeye koymuştur.
İstanbul'a dönünce önce binbaşılığa sonra da miralaylığa yükselmiştir. 1914 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi Ali'si müdürlüğüne yükselen Halil Paşa, Fransa'dan yeni dönen genç ressamları bu okula alarak, okulda yeni bir anlayışla resim yapılmasını sağlamıştır.

24 Mart 2014 Pazartesi

                                                                       Nuri İyem

Nuri İyemNuri İyem (İstanbul 1915 – 18 Haziran 2005, İstanbul).
İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne (bugünkü adıyla Mimar Sinan Üniversitesi) girdi; Nazmi Ziya Güran, Hikmet Onat, İbrahim Çallı ve Leopold Levy’nin atölyelerinde eğitim gördükten sonra birincilikle okulu bitirdi (1937). Giresun’da resim öğretmenliği yaptı, İstanbul’da Akademi’nin yeni açılan Yüksek Resim Bölümüne girdi; Leopold Levy’nin atölyesinde çalıştı. Kurucularından olduğu Yeniler Grubu’nun ilk sergisine katıldı (1941). İlk sergilerinde çoğunlukla liman resimleri ürettikleri için bir süre sonra Liman Ressamları adıyla da anılmaya başladılar. 1946′dan başlayarak her yıl İstanbul’da kişisel sergiler açmaktadır. 1950′den sonra soyut resme yöneldi, 1966′dan sonraysa anlatımcı portrelere ağırlık verdi. Mimarlık kurgu (tektoni) üzerine oturttuğu izlenimi uyandıran eserlerinde yalın çizgiler ve renklerle insan-doğa ilişkisini yerel özellikleri öne çıkararak ele alır; portrelerinde umutsuzluk, acı gibi duyguları işlemesine karşın figürleri boyun eğmiş değil, tersine çektiklerinden gurur duyarcasına bir gizemcilik içindedir. Yeniler Grubu’nun dağılmasından (1951) sonra, Türk Ressamlar Derneği’ne üye oldu. Yurt içinde açtığı çok sayıda kişisel serginin yanı sıra Hollanda’daki Türk Ressamları sergisine (1947), Paris (1946), Venedik (1956), Sao Paulo (1957) sergilerine katıldı. 1988 Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü’ nü aldı.
Başlıca eserleri: Akademi’den (1937), Nalbant (1944), Natürmort-kilim motifleri (1946), Halk Şairi (1946), Orkestra (1941)Kadın (1976), Çeşme Başı (1979), Aile (1979), Çiçekli Figür (1979), Bir Kadın Bir Erkek (1979), Şile’deki Evim (1979), Tükenmeyen Çilenle Anlatabilmek Seni (1979), Ana Şefkati (1980), Evler, Duvar resimleri; Dekoratif Pano (Emlak Kredi Bankası Alsancak Şubesi İzmir, 1950), Soyut Düzenlemeler (İstanbul Belediye Sarayı iç duvarlarında, 1960, 1961), Soyut Düzenleme (Türkiye Petrolleri A.O. Gölbaşı Gazinosu, Ankara 1970), Soyut Düzenleme (Ulus Çarşısı iç duvarlarında, Ankara, 1970) Dekoratif Pano (Mola Oteli, Ankara, 1971). 1976-1982 arası düzenli sergilerinde Anadolu kadın portreleri, gecekondu ve gurbetçilik yaşamıyla Şile görünümleri önde gelir.